Halikarnas Balıkçısı, "Yüzyıllar boyunca Anadolu diye, Anadolu'da diyar diyar gezeyim dedim, her yerin eski efsanelerinden tutup da günümüze kadar gelmiş tarihsel olayları yazayım dedim. Ne var ki, Anadolu'nun çeşitli ekonomik, toplumsal kargaşalığının içinden çıkabilene aşkolsun. Örneğin bir yerden bir yere giderken insan attığı bir tek adımda felsefenin baş döndürücü bir doruğuna fırlar, atılan ikinci bir adımda ise estetiğin derin bir uçurumuna tepetakla dalar... Bu efsaneler dağlara taşlara sinmekle kalmamış, bütün insanoğullarının gönüllerine de sinmiş ve onların hemen hemen kültürel bir yurdu olmuştur..." diyerek Anadolu'daki efsanelerin bolluğuna ve zenginliğine değinir. Herodot ile Yunus Emre’yi aynı dilden konuşturan bu kitabın her sayfasından, duru bir su gibi Anadolu akıyor. Karadenizli Amazonlar, Kyklop’lar, İda Dağı, Dünyanın İlk Güzellik Yarışması, Kybele, Troya Savaşı, Marysas’la Apollon’un Müzik Yarışması gibi daha niceleri bu söylencelerle birlikte yeniden hayat buluyor.